Edebi Şahsiyetler

Abdullah bin Mus’ab Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

ABDULLAH b. MUS’AB
 
Ebû Bekr Abdullah b. Mus’ab b. Sabit b. Abdillâh b. Zübeyr (ö. 184/800) Abbasîler devri valilerinden, şair ve muhaddis. Aşere-i mübeşşereden Zübeyr b. Avvâm’ın torunlarındandır. “Aldü’l-kelb” lakabıyla da anılır. Babası Mus’ab. zühd ve takvâsıyla tanınan bir muhaddistir. “Köpek ziyaretçisi” mânasına gelen bu lakapla anılması, rahatsızlığı esnasında ziyaretine gelmeyen bir dostuna yazdığı şiirde, “Köpeğiniz dahi hastalansa yok­lamayı ihmal etmezdim” diye sitem et­miş olması sebebiyledir. Hayatının ilk dönemlerine dair bilgi yoktur. Mûsâ b. Ukbe, Hişâm b. Urve ve Ebû Hâzim Se­leme b. Dinar’dan hadis rivayet etmiş­tir. Rivayet ettiği hadisleri yazmayıp ez­berlemekle yetindiği için Yahya b. Maîn ona fazla güvenmemiştir; buna karşılık Buhârî ile İbn Ebû Hatim onu tenkide tâbi tutmamışlardır. Babası ve Zübeyrîler’în ileri gelenleri, Hz. Hasan’ın to­runlarından “en-Nefsüz-Zekiyye” diye bilinen Muhammed b. Abdullah’ı (ö. 145/762) önce Emevîler’e, daha sonra da Abbâsîler’e karşı giriştiği mücadele­de fiilen desteklerken, kendisi de şiirle­riyle bu harekete katıldı. Babası ve ya­kın akrabaları. Muhammed b. Abdullah ile birlikte hayatlarını kaybettiler. Ken­disi ise. Halife Mansûr’un duruma iyice hâkim olması ve siyasî karışıklıkların son bulmasına kadar gizlenmeyi başar­dığı için mutlak bir ölümden kurtuldu.

Şairliği yanında iyi bir hatip ve sohbet adamı olan Abdullah, Abbasî halifelerinden Mehdfnİn yakın ilgisini kazandı ve has nedimlerinden biri oldu. Bu se­beple kendisine Yemâme valiliği verildi (784). Ancak halifenin sohbetinde bu­lunmayı valiliğe tercih ederek kısa bir süre sonra tekrar saraya döndü. Daha sonraları Hâdî ve Hârûnürreşîd’in de nedimi oldu. Hârûnürreşîd onu Medi­ne’ye vali tayin etme hususunda ısrar edince, kendisine gönderilen emirler­den dilediğini uygulamak şartıyla bu görevi kabul etti. Bir müddet sonra Ye­men valiliği de uhdesine verildi. İbn Kesîr’in de belirttiği gibi bu görevi adalet­le yürütmesine rağmen, ağır sorumlu­luklar yüklenmeyi sevmeyen, nüktedan. başına buyruk ve hür olmaktan hoşla­nan tabiatı sebebiyle tekrar Hârûnürreşîd’in yanına döndü. Halifenin huzurun­da muhtelif kimselerle, bilhassa Muhammed b. Abdullah’ın kardeşi ve onun mücadelesini sürdürdüğü için yakalanıp hapsedilen Yahya b. Abdullah (ö. 180/796) ile münazaralar yaptı. Halifelerden gördüğü aşın müsamaha ve yakınlıktan dolayı gurura kapıldığı, zaman zaman Emevîler’i, Hz. Ömer ve Ali soyundan gelenleri rencide edecek şiirler söyledi­ği, böylece onların da kendi soyuna dil uzatmasına meydan verdiği, bu sebeple çoğu zaman kötü durumlara düştüğü rivayet edildiği gibi, Hz. Ali’ye saygılı ol­duğuna ve Kureyşliler’e iyi davrandığına dair rivayetler de vardır. Bağdat sara­yında Medineliler’in hukukunu savun­duğu için İmam Mâlik b. Enes tarafın­dan “Mübarek” diye medh edilmesi. İmam Sâfiînin yakın dostu olması, kay­naklarda lehinde kaydedilmiş hususlar­dır. Abdullah b. Mus’ab, Hârûnürreşîd ile yaptığı bir yolculuk sırasında 184 yı­lının Rebîülevvel ayında [Nisan 800], yet­miş yaşlarında iken Rakka’da vefat etti. Oğullarından biri, Kitâbu Nesebi Kureyş müellifi Mus’ab, diğeri de iki yıl Medi­ne valiliği yapan Bekkâr’dır.

Bugün muhtelif eserlerde dağınık bir halde bulunan şiirlerini toplayan bir di­vanından söz edilmekle beraber, bu diva­nın günümüze kadar geldiği bilinme­mektedir. Bundan dolayı, ona ait olup da başka şairlere nisbet edildiği söy­lenen bazı şiirlerin gerçek sahiplerini tayin edebilmek mümkün olmamakta­dır.

İlgili Makaleler