Tarihi Şahsiyetler

Abdullah bin Meymun el-Kaddah Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

ABDÜLLAH b. MEYMÛN el-KADDAH İsmâiliyye’nin dayandığı bâtın! akideyi vazedip geliştirenlerden biri.

Abdullah’ın yaşadığı zaman ve yürüt­tüğü faaliyetler, İslâm mezhepleri tari­hinde oldukça farklı şekillerde anlatılmıştır. Hakkında geniş bilgi veren müelliflerden İbnü’n-Nedîm ve Makrîzfye göre, Meymûniyye’nin kurucusu olan Meymûn el-Kaddâh, Deysân’ın oğlu olup “Senevr (iki tanrıcı) sisteme inanmakla gulüvv’e sapmıştı; Ebü’l-Hattâb’a men­suptu. Abdullah ise babası Meymûn’dan daha kötü bir kişiydi. İslâmiyet’i yıkmak için hile ve düzen kurmakla meşguldü. Ayrıca bütün dinleri ve mez­hepleri de iyi biliyordu. Nihayet Allah’ı inkâr ederek ibâha ile tamamlanan yedi büyük hile mertebesi icat etti. Za­hiren İmam Muhammed b. İsmail’in ya­nında yer aldığını söylemişse de ger­çekte peygamberlik iddia etmiş ve bu iddiasını çeşitli düzenbazlıklarla temellendirmeye çalışmıştı. Aslında Ahvazlı olan Abdullah, Asker Mükrem’e geldi; sonra Sâbât Ebû Nuh’a yerleşti. Orada Şîa ve Mu’tezile tarafından hilelerinin farkına varılarak İbâhî olduğu anlaşıldı; bunun üzerine Basra’ya kaçtı. Basra’da Akü b. Ebû Tâlib’in soyundan olduğunu ileri sürerek onun evlâtlarına sığındı ve halkı Muhammed b. İsmail b. Ca’fer es-Sâdık’ın imametini kabule davet etti. İşte o zaman askerlerin takibine mâruz kaldı; sadık ve hararetli dostu Muham­med b. Hüseyin ile beraber Şam civa­rındaki Selemiyye’ye kaçtı, ölümüne ka­dar (261/874) burada gizli bir halde ya­şadı. Davasını oğullan sürdürdü ve da­ha sonra Kuzey Afrika’da Meymûn’un soyundan gelen Fatımî Mestur imamlar silsilesi kuruldu.

Sünnîler’in naklettiği bu rivayette, Meymûn’un Ebü’l-Hattâb (ö. 755) dev­rinde yaşadığının anlatılması yanında, oğlu Abdullah’ın 874 yılında hayatta gösterilmesi kabul edilebilir bir ihtimal değildir. Diğer Sünnî tarih ve mezhepler tarihçileri, bu rivayete bir iki şey katar veya değişiklikte bulunurlarsa da Ab­dullah’ın soyu ve ortaya çıkışı gibi önemsiz bazı hususlar dışında, mesele­ye herhangi bir yenilik getirmezler. Bu­nunla birlikte Zehebî ve İbn Hacer gibi Sünnî âlimler, Abdullah’ın Ca’fer-i Sâdık’tan (ö. 148/765) rivayette bulunan bir kişi olduğunu kabul eden İsnâaşerî Şiîliği’nin kanaatine iştirak ederek onun yaşadığı zaman hususunda çok değişik bir görüş İleriye sürerler. Buna göre Ab­dullah’ın 874 yılında değil, olsa olsa VIII. yüzyılın ortalarında veya ikinci yansında ölmüş olması gerekir.

İsnâaşerî kaynakların kabul ettiğine göre Abdullah b. Meymûn el-Kaddâh el-Mekkî, Ca’fer-i Sâdık’ın çağdaşı ve dostudur. Hayatında sadık bir İsnâaşerî Şiîsi olmuştur. Onun sonradan dalâlete ve gulüvve düşmesi, irtidadından önce rivayet ettiği hadislerin sıhhatine halel getirmez. Bu kanaate göre Meymûn da oğlu Abdullah da Ca’fer-i Sâdık’ın yakın arkadaşlarından kimseler olarak İsnâ­aşerî Şiîleri’nce hürmet görmüşlerdir. İsmâilî kaynaklar da bu kanaate iştirak eder. Şiî telakki, meçhul bir Şiî müelli­fin rivayet ettiği ve Sünnî müelliflerden Fahreddin er-Râzî ile Sadreddin eş-Şirvânî ta­rafından da nakledilen dikkat çekici kı­sa bir rivayetle tamamlanabilir. Buna göre Abdullah, dostu Ca’fer-i Sâdık ile oğlu İsmail’in vefatlarından sonra Ca’-fer’in torunu Muhammed b. İsmail’i de yanına alarak Mısır taraftarına gider. Muhammed yolda vefat eder, geride hamile bir câriye bırakır. Abdullah b. Meymûn cariyeyi öldürerek kendi hami­le cariyesini onun yerine koyar. Bu câri­ye bir oğlan doğurur. Abdullah. “Bu. Muhammed b. İsmail’in oğludur ve za­manın imamıdır” diyerek halkı kandırır, çocuğu da kendi zındık akîdeleriyie ye­tiştirir.

Mevcut kaynaklara göre bizzat Ab­dullah’ın ortaya koyduğu propaganda tarzı, mahiyeti ve kurduğu teşkilât hakkında tam ve açık seçik bir bilgiye sa­hip olmak mümkün değildir. Bununla beraber Abdullah ve haleflerinin kurdukları gizli dâî teşkilât vasıtasıyla müslümanlan ifsat edip İslâm’ı içinden yıkma faaliyetlerine öncülük etmiş ol­dukları aşikârdır.

Bu arada Abdullah b. Meymûn hak­kında ileriye sürülen önemsiz bir husu­su da düzeltmek gerekir. Evvelâ babası Meymûn. Houtsma’nın dediği gibi göz tabibi değil, ok yapan biri­dir. Ayrıca, İvanow İsmâilîlik’le Mey­mûn ve oğlu Abdullah veya soyu arasın­da hiçbir münasebet kurmaya yanaş­maz. Bu hususu uydurma olarak görür ve bu görüşün İsmâilî muhitlerde be­nimsenmesini, çokça nakledilip tekrar edilmesine bağlarsa da her şeye rağ­men Meymûn ile Abdullah’ın İsmâilîliği kurup geliştiren aşırı hareketin reisleri olarak tarihî rollerini de itiraf eder. Fa­kat bütün bu hususlar pek açık değil­dir. Ne var ki. Abdullah’ın evlâtları veya halefleri, 873’te İsmâilî hareketin baş­langıcında önemli sayılabilecek bazı gö­revler yüklenmiş olabilirler.