Abdülazîz el-Alevi (18 Şubat 1881-10 Haziran 1943) Alevî (Filâlî) hanedanına mensup Fas sultanı (1894-1908).
Babası Sultan Mevlây Hasan, annesi ise Çerkez asıllı Lâlle Rukıyye’dir. Tahsil ve terbiyesiyle. Bâ Ahmed adı ile tanınmış olan mabeyinci Ahmed b. Mûsâ meşgul oldu. Tahsili sırasında daha çok resim ve heykel sanatlarına ilgi duydu. Çocukken babasının bütün seferlerine katıldı. Yine böyle bir sefer esnasında onun 9 Haziran 1894’te ölümü üzerine tahta geçti.
Saltanatı Rehâmnâlar’ın büyük bir isyanı ile başlayan Abdülazîz. devlet işlerini başveziri Bâ Ahmed’e bıraktı. Onun zamanında Fas’ta oldukça muhafazakâr bir hayat yaşandı. Abdülazîz, başve-zirinin 30 Mayıs 1900’de ölümünden sonra bir grup Avrupalfnın tesiri altına girdi. Bunlar arasında. Fas piyade askerlerini eğiten ve aynı zamanda Fas hükümeti ile Avrupalı tüccarlar arasındaki münasebetlere aracılık yapan Sir Harry McLean de vardı. Onun ve diğer Avrupalıların tesiriyle yaygınlaşmaya başlayan bilardo, tenis, havai fişekler gibi oyunlar, ayrıca bisiklet ve fotoğrafçılık zamanla sultanın günlük eğlenceleri haline geldi. Abdülazîz’in yeni başveziri Mehdî de sultanı spora, tiyatroya ve diğer eğlencelere teşvik etmekten geri kalmıyordu. Bütün bu oyunlar büyük masrafları gerektirdiği gibi muhafazakâr Fas halkı üzerinde de aksi tesir yaptı. Eylül 1901’de teşebbüs ettiği ve mevcut imtiyazları kaldırarak eşitlik esasına dayalı bir nizam getirmeyi umduğu, ancak uygulama atanına koyamadığı “Tertib” adındaki vergi ıslahatı ise onu halkın gözünden büsbütün düşürdü. Sonunda, Bû Hamâre lakabıyla tanınan Cilâlî b. İdris ez-Zerhûnî el-Yüsufî, kendisini sultanın kardeşi ilân ederek 1902’de Tâzâ kasabasında isyan çıkardı ve 19O3’te başşehri tehdit etmeye başladı. 1906ya kadar mücadelesini sürdüren Bû Hamâre, aslında hıristiyanlarla fazla münasebeti bulunmayan ve hükümdarlık hırsı olmayan birinin Abdülazîz’in yerine geçmesini istiyordu. Diğer yandan Avrupa devletleri, Fas’a yerleşmiş olan Avrupalılar’ın korunması, sınır çarpışmalarının durdurulması ve Avrupalı çeşitli grupların Fasa verdikleri borçların garanti altına alınması için Abdülazîz hükümetine ağır baskılar yapıyorlardı. Nitekim Alman İmparatoru II. VVilhelm’in. el-Cezîre Konferansı’na sebep olan 31 Mart 1905’teki Tanca ziyareti bunlardan biridir. Abdütazîz’in Almanlar’ın tavsiyesi üzerine el-Cezîre’de tertiplediği bu milletlerarası konferans, memlekette yapılacak ıslahatlarla yabancı nüfuz ve kontrolünün kaldırılmasını gaye edinmişti. Ancak, 7 Nisan 1906 tarihli konferans kararlarının Avrupa devletlerinin arzularına boyun eğmek şeklinde yorumlanmış olması, Abdülazîz’e karşı olan düşmanlığı son safhaya ulaştırdı. 1906 yılı sonları ile 1907’de bütün bir yıl boyunca anarşi günden güne tırmandı ve hükümet acz içine düştü. Güneyde yaşayan kabileler, Mayıs 1907’de sultanlığı Abdülazîz’in kardeşi Mevlây Abdülhafîz’e teklif ettiler. Teklifi kabul eden Abdülhafîz, aynı yılın ağustos ayında Merakeş’te tahta çıkarıldı. Bu sırada Fransızlar da bu şehirde bir Fransız doktorun, Kazablanka’da ise dokuz Avrupalı işçinin öldürülmesini bahane ederek Kazablanka’yı işgal ettiler.
Abdülazîz kardeşini tahttan uzaklaştırabilmek için Avrupalılardan yardım istedi ve önce Fransa ile bir borç müzakeresine girişti. Merakeş’e sevkettiği ordu. kardeşinin kuvvetleri tarafından mağlûp edildi. Bunun üzerine Kazablanka’ya sığındı; ulemânın da baskısıyla 21 Ağustos 1908’de tahtını bıraktı. Kısa bir süre Fransa’da kaldıktan sonra Tanca’ya yerleşti ve politikadan uzak bir şekilde 10 Haziran 1943’te ölümüne kadar burada yaşadı.
Diyanet İslam Ansiklopedisi