Din Psikolojisi

43.YETİŞKİNLİK VE YAŞLILIK DÖNEMİ DİNDARLIĞI – Dindarlığın Gelişimi

Bireyin ruhsal işlev ve süreçlerinde hayatın sonuna kadar değişimler yaşanmakta, bunlar çeşitli hayat devrelerinde karşılaşılan değişik sorunlarla tetiklenebilmektedir. Psikolojik açıdan hepsinden önemlisi, yaşlandıkça insanların hayat algılarının gelecek yönelimli olmaktan geçmiş yönelimli olmaya yönelik değişmesidir. Genç insanlar, geleceği dört gözle bekler; geriye bakacak pek fazla bir şeyleri yoktur. Bunun zıddına yaşlı insanlar ise kaçınılmaz olarak ürkütücü ve daha yakın olan ölüme bakarlar. Orta yaş ve yaşlılık döneminde vücut fonksiyonlarındaki azalma ve ölümle yüzleşme, gerçekte ruhsal ve manevi yükseliş için bir şans yarattığı ileri sürülmekteyse de, bu durum büyük oranda insanların dinî ve manevi meselelerle ilgileniş tarzı ve yaşlanma sorunlarıyla ilgileniş biçimine göre değişmektedir.


Genç Yetişkinlik Dönemi
Ergenliğin son döneminde genel olarak dinî arayışlar, bocalamalar, şüphe ve kararsızlıklar yatışmakta ve bir sonuca ulaşılmaktadır. Zira genç artık din konusunda kendi tutumunu tam olarak belirleyebilecek zihnî ve duygusal olgunluğa ulaşmıştır. Genellikle yirmili yılların başında başlayan ve kırklı yaşların ortalarına kadar devam ettiği kabul edilen genç yetişkinlik döneminde din ile ilgili kesin tercihler ve kararlar ortaya çıkmaktadır. Dinî hayatta bir dengelenme, yeniden yapılanma, eski inanç ve alışkanlıkları gözden geçirip düzenleme yönünde gelişmeler yaşanan bu dönemde birey genellikle ya dinî şüphelerini çözümleyerek kendisi açısından tatmin edici bir dinî hayat şekline kavuşmakta veya yeterince anlamlı bulmadığı ya da çok az bir öneme sahip olduğunu düşünerek ailesinin dinini reddetmektedir. Bu dönemde mevcut dinin hepsi olduğu gibi kabul edilebileceği gibi bazı noktaların benimsenip bazılarının reddedilmesi de mümkündür. Örneğin bazı bireyler dinin inanç yönünü alıp ibadet yönünü eşeleyebilmektedir.
Genç yetişkinler kendi kimliklerine kavuşma konusuna odaklanmakta ve bu kimliği diğerleriyle geliştirerek, samimi bir dostluk ve arkadaşlık arayışı içine girmektedir. Zira bu dönemi diğer dönemlerden ayıran ve belirleyici olan üç temel psikolojik özellik; bağımsızlık, kişilik, yakın ilişki ve dostluktur. Kimlik ile dostluk kurma arasında sıkı bir ilişki olsa da, önce kişilik sonra dostluk gelmektedir. Bu dönemde hem bireylere hem de tüm insanlığa karşı empati eğilimi de ortaya çıkabilmektedir. Yetişkin insan, kişilik özellikleri bakımından oldukça tutarlı ve özel bir yapıya sahiptir. Zira kendine özgü bir kişiliğin kurulması, ergenlik döneminden gençliğe ya da ilk yetişkinliğe geçişin önemli karakteristiklerindendir.
Genç yetişkinlik döneminde genel olarak dinî inançların içselleştiril- mesinde bir artış gözlemlenmektedir. Ancak genç yetişkinler kişilik ve benlik gelişiminde önemli mesafeler kat ettiğinden, dine karşı dışlayıcı bir tutum sergilemeleri de mümkündür. Ergenlik döneminden itibaren başlayan inanç ve değerleri sorgulamak, tecrübe etmek ve yeniden yapılandırmak bu dönemde de devam etmektedir. Zira genç yetişkinin dinî değer ve inançları artık eleştirilmeden kabul edilmiş örtülü bağlılıklardan ziyade, bilerek seçilmiş ve eleştiriyle desteklenmiş bağlılıklara dönüşmektedir. Ancak özellikle formal eğitim almamış bireylerin çoğunluğu ve hatta eğitim görmüş bireylerin önemli bir kısmı da, çocukluk döneminden edindikleri dinî inanç ve davranışlarını ömür boyu devam ettirebilmektedir.


Orta Yaş Dönemi
Evrensel olarak başlangıç ve bitiş noktalarını kesin bir şekilde belirlemek mümkün değilse de, orta yaşın genellikle 35-45 yaşlarında başlayıp yaklaşık 20 yıl sürdüğü kabul edilmektedir. Orta yaşta bulunan yetişkinler, fizyolojik değişim ve farklılaşma yanında önemli psikolojik değişiklikler yaşamaktadır. Orta yaş döneminde şehvani duygular, kızgınlık, ahlaki infial, kendini beğenmişlik, hırs, kendine ilgi gösterilmesi ve inançlarda dogmatizm gibi konularda gençlik dönemine göre zayıflamalar olabilmektedir.

Orta yaşa yaklaştıkça, önceki dönemdeki ilgi alanları zayıflayarak yerini dine bırakabilmektedir. Ölümden sonraki hayat, cennet, cehennem gibi konularda daha net yargılara ulaşan orta yaş yetişkinleri, din konusunda önemli huzursuzluklar yaşamamakta, takip eden dönemde ise dine ilgi daha üst noktalara ulaşabilmektedir. Ülkemizde yapılan bir araştırmaya göre 31-40 yaşları arasında dindarlıkta bir gevşeme gözlenirken 41 yaş ve sonrasında istikrarlı bir yükselme tespit edilmiştir. Genç yetişkinlikteki bu gevşemenin bu dönemde bireyin kişisel ve toplumsal beklentilere cevap vermek için hayatın diğer alanlarına yönelmesinden kaynaklandığı şeklinde yorum¬lanmıştır. Orta yaşta dinî ilginin yeniden yükselişe geçmesinde ise evlenme, aile kurma ve çocuk yetiştirme, yaşantıyla çocuklarına iyi örnek olma isteği ön plana çıkmaktadır. Ancak dine olan bu ilgi artışı, sadece sosyal ve ahlakî güdülerle açıklanabilir özellikte değildir. Nitekim insanın psikolojik varlığı, sürekli bir “gelişme” dürtüsünün etkisi altında olup, artan yaşla birlikte yaşanan tecrübeler, kişiyi kendi kendisiyle daha fazla karşı karşıya getirmektedir.
Yetişkinlik dönemi dindarlığı üzerine yapılan çalışmalar, insanların dinî motivasyonlarını dinî hayatlarının her boyutunda eşit derecede ifade etmediklerini ortaya koymaktadır. Genel olarak bakıldığında insanların sahip oldukları dinî ilgiler ile icra etmiş oldukları dini pratikler veya biçimsel dinî uygulamların tam olarak örtüşmediği görülmektedir. Bu ayrıklık, geleneksel manada dindar olanların önemli bir kısmına ilaveten önemli bir kısmın geleneksel olmayan bir tarzda ruhsallık/maneviyat üzerine yoğunlaşma ve dindar olmama ihtimaliyle yükselmektedir.

Orta yaş döneminde bireyin yaşamının geçmiş olan kısımlarını yeniden değerlendirip kendisiyle ve çevresiyle hesaplaşmalara yönelmesiyle oluşan bilinç açılımları onu dinî bir takım gerçeklikleri fark etmeye ve inançlarını içselleştirmeye yöneltebilmektedir. Yüksek başarı beklentileri ve aşırı derecede hırslı olanlar veya çocuklarının çok başarılı olması beklentisi içine girenler, orta yaş döneminde beklentilerinden farklı bir durumla karşılaşınca depresyona girebilmektedir. Bireyin orta yaşa uyumu, meydana gelen değişikliklere hazır olmama, bedenî rahatsızlıkların boy göstermesi, öğrenme
güçlüğü ve en önemlisi motivasyon eksikliği gibi sebeplerle daha da güçleşmektedir. Hayatın kaçınılmaz olarak ölümle son bulacağı duygusu, orta yaşa yaklaşan yetişkini, bir an durup varlığının manası üzerinde düşünmeye zorlamaktadır. Daha önce, çeşitli nedenlerle az da olsa dinî deneyim sahibi olan orta yaş yetişkinleri ise, içinde bulunduğu bunalım, kararsızlık ve gerilimden kurtulmak ve izleyeceği yeni yolu belirlemek için dine yönelebilmektedir.
Orta yaş döneminde özellikle Allah’a ve ölümden sonraki hayata gittikçe artan bir dinî inanç söz konusudur. Yine bu dönemde mistik eğilimlerin güçlendiği, tasavvufi hayata yönelmelerin ve dolayısıyla manevi olgunluğa ulaşma imkânlarının daha fazla olduğu kabul edilmektedir. Nitekim bu dönemde, birçok dindar sıradan dinî hayattan, dinî arzunun üstün olduğu davranışa doğru gelişme göstermekte veya geleneksel dinî hayattan, daha içten manevî bir hayata geçiş yapmaktadır. Böylece, esasen dindar olan şahıs, daha kuvvetli ve daha sürekli bir şekilde dinî tecrübelere sahip olabilmektedir.
40 yaşından sonra köklü bir dinî değişim yaşayan Müslüman ve diğer din mensuplarından bazı önemli isimler kimlerdir?

Yetişkinlik dönemi dinî gelişimi hakkında ayrıntılı bilgi için Mustafa Köylü’nün Yetişkinlik Dönemi Din Eğitimi adlı kitabinı okuyunuz.


Yaşlılık Dönemi
Yaşlılık dönemi, 60-65 yaşlarında başlayıp hayatın geri kalan kısmının tamamına yayılan bir dönem olarak kabul edilmektedir. Yaşlılıkta gelişim potansiyeli sınırlı olmakla birlikte, yine de bazı değişimlerin olması kaçınılmaz gibi görülmektedir. Zira diğer dönemlerde olduğu gibi hayat olayları yaşlıların dinî bütünlüğe olan bağlılığını değiştirme potansiyeli taşımaktadır. Nitekim ileri yetişkinlik olarak da isimlendirilen yaşlılık dâhil bir bütün olarak yetişkinlik dönemi dinî gelişimi, organizmada meydana gelen değişimlerden çok, hayat tecrübelerini anlamlandırma biçimine göre şekillenmektedir. Bu yüzden yaş ve dindarlık çizgisindeki araştırmalar, kronolojik yaştan ziyade hayat olayları konusuna odaklanmaktadır.
Yaşlılık, bir yandan devam eden gelişimle birlikte diğer yandan gerileme ve yaklaşmakta olan ölümle burun buruna olan bir dönemdir. Fizyolojik gerileme bir yana yaşlılıkta tecrübe edilen en önemli duygusal sarsıntı “ayrılık kayıpları”dır. Bireyin özellikle kendi gençlik imajını kaybetmesi, giderek artan çeşitli hastalıklar, akraba, dost ve yakınlar, hatta kendi çocukları arasında meydana gelen ölümler, gençlerin çeşitli nedenlerden dolayı evden ayrılmaları yaşlılarda yalnızlık ve soyutlanma duygularına yol açmaktadır.

Yaşlıların muhafazakâr olmaları, alışkanlıkları, sosyal fırsatlardan soyutlanmaları ve eskisinden daha az enerjiye sahip olmaları gibi bazı sorunlar, öğrenme konusundaki ilgilerini azaltmaktadır. Bununla birlikte, inancı kuvvetli yaşlılarda dinî ilgi oldukça yoğun hale gelebilmektedir. Yaşlıların özellikle ahiret inancına daha çok önem atfetmeleri, dini onların hayatında diğer yaş gruplarından daha önemli hale getirmekte, ilerleyen yaşlarda insanlar dinî hayatın en belirgin göstergesi olan ibadetlerin en olgun şekillerine ulaşabilmektedir. Buna ilave olarak yaşlılar din ve dinî konularla uğraşmaktan rahatlık hissetmekte ve inançlarıyla daha çok özdeşleşerek dinî
bir hayat yaşamaya diğer yaş gruplarına oranla daha fazla gayret göstermektedir. Yaşlılık döneminde dua, ibadet ve dinî uygulamanın sıklık ve sürekliliğindeki artış, bazı araştırmacılarca geçmişi onarma ve telafi etme çabası olarak yorumlanmaktadır. Zira geçmişte yapılan yanlışlardan hissedilen suçluluk ve günahkârlık duygusu, bağışlanma arzusunu yaşlılık döneminde diğer dönemlerden daha fazla ateşleyebilmektedir.
Yaşlılık döneminde din, en önemli psiko-sosyal uyum faktörlerinden birisidir. Bu konuda yapılan raştırmaların geneline bakıldığında, yaşlılık döneminde din ve maneviyatın fiziksel, ruhsal, sağlık ve diğer problemlerle başa çıkma ihtimalini yükselttiği görülmektedir.
Hangi dönemde olursa olsun, insanın ölümü kendine yakın hissetmesi ve kendine acı ve ıstırap veren hayat olayları ile karşı karşıya kalması, o kimseyi dine ve dinin sağladığı anlam arayışına yakın bir duruma getirebilmektedir. Yaşlıların bir ihtimal olarak ölüme daha yakın olmaları ise, ölüm düşüncesinin bu tür etkilerini yaşlılarda daha olası hale getirmektedir.

Konuyla ilgili yapılan bazı araştırmalar, yaşlılarda Allah inancının daha kesin ve kararlı bir şekil aldığını, ölüm sonrası hayata, ilahî mahkemeye, cennet ve cehennemin varlığına olan inancın bu dönemdeki bireylerde belirgin bir artış gösterdiğini ortaya koymuştur. Bununla birlikte yaşlılık döneminde bireylerin genel olarak dine yöneldiklerini ileri sürmek tam olarak doğru değildir. Zira bu durumun aksini ortaya koyan araştırmalar bulunmaktadır. (Karaca 2000, s. 301). Ancak yine de düzenli bir dinî geçmişe sahip olmayan birçok kişi, hayatın zevklerinin sona erdiği, ölüm gerçeğinin varlığını kuvvetle hissettirdiği bu dönemde dinî değerlere, hayatlarına anlam ve amaç sağladığı için kolaylıkla bağlanabilmektedir. İleri yaşlarda hem zihin hem duygularda meydana gelen önemli ölçüde donuklaşma ise, yaşlılık dönemi dindarlığını ağırbaşlı ve kararlı, kaderci bir tevekkül ve teslimiyete yöneltmektedir.
Bu konuda ileri sürülen bazı teoriler bütün inanç türlerinin yaşla birlikte arttığı, yaş yükseldikçe daha yüksek düzeyde bir bütünleşmeye yönelik bir artış meydana geldiği ve bütünleşmiş inancın daha ziyade 70’li yaşlarda ortaya çıktığını öngörmektedir. Ancak 40’lı yaşlardan sonra dindarlıkta bir kararlılığın oluştuğu ve dinî tutumların kararlılıklarını korudukları ve yaşın gerektirdiği uyum konusunda artan bir öneme sahip olduklarını ortaya koyan araştırmalar da vardır. (Paloutzian 1996, s.129,131).
Ülkemizde konu ile ilgili olarak yapılan araştırmalarda ise genel olarak yaş ilerledikçe insanların dine karşı daha olumlu tutum ve davranışlar içine girdiği tespit edilmiştir. (Taplamacıoğlu, 1962; Uysal, 1995).