Din Psikolojisi

34.YAŞ VE DİNDARLIK -Dindarlığı Etkileyen Faktörler

Dindarlık biçiminin yapı ve kalitesini belirleyen demografik değişkenlerden biri, yaş değişkenidir. Yaş-dindarlık ilişkisiyle ilgili çalışmalar ABD başta olmak üzere, daha çok Batı kaynaklıdır. Ülkemizdeki araştırmalar, henüz belirgin bir kanaate ulaştırabilecek yeterlilikte değildir. Yapılan araştırmalar ise, insanın tüm gelişim dönemleri hakkında fikir vermekten çok bir veya iki gelişim dönemiyle sınırlı görünmektedir. Bulguların büyük çoğunluğu gençlik ve ilk yetişkinlik dönemlerine karşılık gelen 17-30 yaş aralığındaki üniversite öğrencileri üzerinde gerçekleştirilen araştırmalara dayanmaktadır.
Konuyu daha iyi anlayabilmek için kitabınızın 6. ünitesinde “Dindarlığın Gelişimi” başlığı altında işlenen çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılıkta din ile ilgili bilgilerden yararlanabilirsiniz.
Araştırmalar incelendiğinde yaş-dindarlık ilişkisiyle ilgili genel sonuçların esasen cinsiyet-dindarlık ilişkisinde görüldüğü gibi çeşitlilik arz ettiği görülür. Buna göre yapılan araştırmaların bir kısmı, yaşın artmasıyla birlikte dindarlığın da güçlendiğini ortaya koyarken bir kısım araştırmalar, yaşın artmasına bağlı olarak dindarlığın zayıfladığını göstermiştir. Diğer bir kısım araştırmalarda ise, yaş ile dindarlık arasında anlamlı bir ilişki buluna¬mamıştır. İnsanlar arasında yaşlıların daha dindar olduklarıyla ilgili kanatın yaygın olduğu bilinir. Gerçekten de insan yaşlandıkça dine daha mı yakınlaşır? Dindarlaşmada ya da dinî yönelişlerin zayıflamasında yaş faktörü etkin midir? Etkinse, bunun muhtemel nedenleri ne olabilir?
Dinî hayatın şekillenmesinde yaş değişkeninin etkisini araştıran ABD’li bilim adamları, ortaya çıkan çeşitliliğin ortak sonuçlarını tespit etmeye çalışmışlardır. Daha sonra benzer sonuçlar bir araya getirilerek kuram halini almıştır. Geleneksel, Kararlılık ve İlgisizlik kuramları, bu çerçevede gündeme gelen açıklama tarzlarıdır. Geleneksel Kuram, 18-30 yaş aralığında dinî etkinliklerde önemli bir düşüşün yaşandığını, dinî yönelişlerde yeniden artışın ancak 30’lu yaşlardan itibaren gerçekleşebileceğini savunur. Kararlılık Kuramı, yaşlanmayla birlikte dinî hayatta kayda değer önemli değişmelerin ortaya çıkmadığını öne sürer. Bu kurama göre bireyin dindarlığı belirli bir çerçeve içerisinde sürüp gider, ciddi bir değişime uğramaz. İlgisizlik Kuramı ise, yaş ile dindarlık arasında ters orantılı bir değişmenin söz konusu olduğunu iddia eder. Buna göre yaş ilerledikçe dindarlık zayıflar.
ABD ve Batı Avrupa’da yapılan araştırmalara bütüncü bir yaklaşımla bakıldığında şöyle bir genel netice çıkarılabilir: Gençlik dönemiyle birlikte dindarlık zayıflamaya başlar; ilk yetişkinlik döneminin başlangıcından 30 yaşlarına doğru dindarlıktaki düşüş nispeten sürer; daha sonra durağan bir süreç ortaya çıkar. 40-45 yaşlarından itibaren dindarlıkta yeni bir yükseliş eğilimi görülür (Spilka ve ark., 1985; Françis ve Subbs, 1987; Beith- Hallahmi ve Argyle, 1997). Görüldüğü gibi bu araştırmalar, daha çok yukarı¬da tanımı yapılan Geleneksel Kurama uygun bir çizgiyi göstermektedir.
İlgili literatüre genel olarak bakıldığına, yaş büyüdükçe dindarlığın da arttığı yönünde bulgularla karşılaşmak mümkündür. Dindarlığın çok boyutlu olarak ele alındığı bir araştırma (Kendler ve ark. 2003) bulgularına göre yaş ilerledikçe genel dindarlık, sosyal dindarlık, Tanrı’ya adanmışlık ve tövbe etme eğilimlerinde artış kaydedilmiştir. Ancak yaşın ilerlemesiyle otoriter- yargılayıcı Tanrı ve şefkatli Tanrı tasavvurları arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Bunun dışında bazı çalışmalarda her iki değişken arasında
olumsuz ilişki tespit edilirken, bazılarında ise herhangi bir ilişkinin olmadığı görülmüştür.
Ülkemizde yapılan araştırmalar ana hatlarıyla ele alındığı zaman, genel bir kanaate ulaşmak oldukça zor görünmektedir. Her şeyden önce araştır¬malar, yaş ile dindarlık arasında anlamlı ilişkiye işaret edebilecek düzeyde tatmin edici bulgular sunmamaktadır. Diğer taraftan gerçekleştirilen araştır¬malar, genel olarak birbiriyle çelişir bulgulara sahiptir. Birinde pozitif bulunan ilişki diğerinde negatif bulunabilmektedir. Bu durum, yaş ile birlikte kişisel ya da çevresel daha farklı bir takım faktörlerin de işe karıştığını akla getirmektedir.
Ülkemiz sonuçları açısından değerlendirildiğinde, yukarıda dile getirilen kuramların iç içe geçtiği söylenebilir. Buna göre çocukluk sonrasından itibaren 20’li yaşlara doğru, ergenliğin yol açtığı karmaşa ve dinî şüphelerin etkisiyle dinî kabul ve davranışlarda bir tür gerilemeden söz edilebilir. Dolayısıyla bu dönemin ilgisizlik kuramına uygun düştüğü düşünülebilir. Başlangıcı ve sonu kesin olarak belli olmamakla birlikte 18-30 yaş aralığında, ergenlik dönemi dinî kabullerdeki kararsızlık yeni dinî tercihlerle önemli ölçüde giderilmişse de dinî uygulamalarda belirgin bir düşüşün yaşandığı tespit edilebilir. Ancak 30’lu yaşlarla birlikte bu düşüş, yeniden yön değiştirerek yaşlanmaya bağlı olarak belirli bir düzeye kadar yavaş yavaş yükselmeye devam eder. 17-18. yaşla başlayıp sürüp giden bu dönemdeki değişmeler, büyük oranda geleneksel kuramla uygunluk arz eder. Bu iki sürecin dışında ayrıca, başlangıçtan beri temel çizgisi değişmeden süren dindarlık tiplerinden de söz edilebilir. Özellikle uyarıcı zenginliğinden uzak, hayatın belirli rollerle paylaşıldığı, dış müdahalelerin olmadığı ya da ciddî değişmelerin gündeme gelmediği bir bakıma sıradan tek düze hayatın sürdüğü kırsal bölgelerde veya kapalı ailelerde bu tür bir dindarlıktan bahsedilebilir. Bu tip dindarlık da kararlılık kuramına uygun düşer.
Yukarıdaki sınıflamadan bağımsız olarak hayatın tümünü içine alacak genel bir değerlendirme yapılacak olursa, ülkemizdeki çalışmalardan elde edilen sonuçların, yaşla birlikte dindarlığın da artma eğiliminde olduğuna işaret ettiği söylenebilir. (Taplamacıoğlu 1962; Mehmedoğlu 2006). Ayrıca bu ve benzer çalışmalar, dindarlıkla yaş arasındaki ilişkinin tek yönlü olmadığını göstermektedir. (Yapıcı 2003; 2006; Uysal 2006).
Yukarıda örnekler verdiğimiz yerli çalışmalar kendi aralarında değerlendirildiğinde, üç temel kuram içerisinde en fazla geleneksel kuramın destek bulduğu çalışmalar olduğu söylenebilir. Başka bir deyişle, Müslüman örneklemden elde edilen bulgular, -ortalama olarak 18-35 yaş istisna edilirse- genellikle yaş ilerledikçe dindarlığın yükseldiğini ortaya koymaktadır. Bu da ergenlik ve ilk yetişkinlik döneminde dine olan ilginin kısmen azaldığı, daha sonra ise artma eğilimi gösterdiği şeklindeki yaklaşımları akla getirmektedir.
Ergenlik ve ilk yetişkinlik döneminde dine olan ilginin zayıflaması çok çeşitli sebeplerle ilişkili olabilir. Bu bağlamda şöyle bir görüş dile getirilmiştir: Ergenlik dönemi, özellikle 17-22 yaş arası gencin ailesinden uzaklaştığı bir devredir. Genellikle üniversiteyle birlikte girilen yeni bir sosyal çevre, yeni bir arkadaş grubu ve okulun başka bir şehirde olması durumunda ailesinin yaşadığı şehirden uzakta bulunmanın getirdiği serbestlik ortamı, bu uzaklaşmayı hızlandıran etkenler olabilmektedir. Bunların etkisiyle ergenin, hayatını şekillendirmede dine yönelmek yerine daha dünyevi davranacağı kabul edilmektedir. Bu dönemin sonlarına doğru, kendi gerçekleriyle hayatın gerçeklerinin örtüşmediğini; sahip olduğu kabiliyetlerin 101
hedeflerini gerçekleştirmede yeterli olmadığını kavradığı zaman veya evlenip çocuklarının eğitimiyle ilgilenmeye başladığında önceden gereksiz olduğuna inandığı veya reddettiği bazı gelenek ve dinî değerlerin hayatın zorluklarını aşma ve bilinmezlerini anlamlandırmada geniş bir alan oluşturduğunu görür. Bu yeni farkındalık onu dine karşı daha esnek ve olumlu yaklaşmaya yöneltir. (Pargamet ve ark.1992)
Genel bir anlayışla, 22-40 yaş aralığını temsil eden ilk yetişkinlik dönemi, ergenlikte yaşanan dinî şüphe, kararsızlık ve çalkantıların durulmaya başladığı ve zamanla ortadan kalktığı bir dönemdir. Bu dönemin başlarından itibaren dinî yaşantıda bir dengelenme, yeniden yapılanma, eski inanç ve alışkanlıkların gözden geçirilerek düzenlenmesi yönünde gelişmeler yaşanır. Bu gelişmeler duygusallıktan akılcılığa doğru bir seyir takip eder. Ancak bu süreçte gençlerin temel ilgisi din üzerinde değil, gelişim döneminin genel özelliklerine uygun olarak meslek, kariyer ve evlilik, yani kişisel gelecek tasarımı üzerinde yoğunlaşır.(Hökelekli, 2005). Yirmili yaşların başlarında ve ortalarında bulunan gençlerin büyük bir kısmı, henüz evlenmemiş ve çocuk yetiştirme tecrübesi yaşamamıştır. Onlar evlendikleri, çocuklarını büyütmeye ve eğitmeye yöneldikleri zaman, kültürel mirasın bir parçası olan dinî inanç ve değerlerin önemini daha iyi kavrarlar. 20’li yaşlarda henüz anne ve babanın davranışlarını belirleyen samimiyet ve dindarlık yeterince anlaşılamaz. Genellikle otuzlu yaşlardan sonra bireyler anne ve babanın kötü değil, bilakis iyi birer model olduğunu kavramaya başlarlar. Sonra, hayatın zorluklarıyla ve güçlükleriyle karşılaştıklarında da yaşlıların deneyim ve bilgelikle davrandıklarını fark ederler.
17-30 yaş aralığındaki psikolojik ve sosyal değişmeleri dikkate aldığınızda, bu >,lil’,,i    dönemde dindarlıkta ortaya çıkan düşüşün 40’11 yıllara yaklaşırken tersine
3    dönüp yükselişe geçmesinin ardında hangi nedenler etkili olabilir? Üzerinde
düşününüz.
Orta yaş döneminde dine ilginin yeniden canlanması hayatın anlamına ilişkin sorgulamaların yaşanmasıyla, yaşam kalitesi ve mutluluk düzeyiyle, içinde bulunulan bunalım, kararsızlık ve gerilimlerden kurtulma arzusuyla da yakından ilişkilidir. Bu noktada şu hususu özellikle vurgulamak gerekir ki, kişinin aile ortamı, sosyalleşme tarzı, aldığı eğitim, bağlı olduğu grupların etkisi, dinî kimliğiyle özdeşleşme düzeyi ve şahsiyeti, onun dine olan ilgisi ya da ilgisizliğini belirlemede önemli bir paya sahiptir. Dolayısıyla 18-35 yaş arası yetişkinlerde dindarlığın kısmen zayıflamasının çok çeşitli sebeplerden beslendiği söylenebilir.

İlgili Makaleler